• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Üyelik Girişi
ANI ÖYKÜLERİM

ÖLÜMÜ KORKUTMAK

Her şey nasıl da anlamsızlaşıverdi.

Korkutucu hatta…

Ama her şey...

Her şeyden, herkesten uzaklaşmak zorundayız...

Eşden-dosttan.

Akrabadan.

Ana-babamızdan…

Kendimizden hatta…

***

“El”imiz, yabancımız oldu. Yaşamımıza “kasteden” bir yabancı.  düşman…  

Ağzımıza götürmeye korkar olduk. Gözümüze sürmeye.

***

İşyerlerimizi kapattık… Ekmek teknelerimizi…

Kazanmaya ara verdik… biriktirmeye… sahip olmaya…   

*** 

El ele vererek değil… yan yana durarak hiç değil… birbirimizden uzaklaşarak, birbirimizden uzak durarak  güvendeyiz artık!

Hayatta kalmanın garantisi “yalnızlık…”

*** 

“Gözle görünmeyen” karşısındaki acziyetimizi keşfettik.

Korkaklığımızı…

Bildiğimiz dünya artık o eski dünya değil. Sokaklar tekin değil.

***

Her şey anlamını yitirdi mi peki? Yani yaşamı anlamlı kılacak hiçbir şey kalmadı mı?

Meselâ bir “iyilik” hikâyemiz olamaz mı?

Hayata anlam katacak bir iyilik hikâyemiz…

Ölümü de korkutacak bir iyilik hikâyemiz.

Kendimize “Başkalarının hayatını kolaylaştırıcı hangi iyiliği yapabilirim?” sorusunu sorduracak bir hikâyemiz.

Meselâ evde kalması gereken, dışarı çıkması sağlığı nedeniyle tehlikeli olan yaşlıların ihtiyacının görülmesi, giderilmesi gibi.

Evlerimize “istiflediğimiz” yiyeceklerden, bir mağdura ulaşarak kurtulmak gibi meselâ…  

*** 

Dünyadaki hadsiz büyümeyi, güç savaşlarını anlamsız kılacak bir terbiye edicinin dizleri dibine çöküp, dünya tasavvurumuzu, hayata yüklediğimiz anlamı yeniden düşünmemiz gerekiyor.

Küresel güçlerin egemenlik savaşında evlerinden, yurtlarından edilmiş milyonlarca mülteciyi yeniden düşünmek, insanlığın önündeki en büyük ahlâkî sorunsal olarak duruyor.

***

Biz ölüm korkusuyla evlerimize hapsolurken, sokaklardan çekilirken, başkalarının iyiliği için kendilerini Covid-19 virüsüyle savaşa adayan kahraman sağlık çalışanları önünde saygıyla eğilmeyi ahlâkî bir borç olarak görüyorum.

Hava Durumu
Saat