• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Üyelik Girişi
ANI ÖYKÜLERİM
ZEKAİ GÖRGÜLÜ
z.gorgulu@hotmail.com
ŞEHRİN GERÇEK SAHİPLERİ
21/04/2014

Şehir, kozmopolites üzerinden inşa eder kendini.

Farklılıklar üzerinden... Çeşitlilik üzerinden... Ve zıtlıklar...

Yüksek düşünceyi, yüksek sanatı, yüksek ahlâkı yaratan da bu çeşitliliktir.

***
Bu nedenle herkesindir şehir.

Herkesin...

Delinin ve velinin. Dindarın ve ateistin... Tekkenin ve medresenin. Sarhoşun ve ayyaşın da...

Müslüman'ın ve gayr-ı müslimin...

***
"Bir tek iktidar yoktur. Tek boyutluluk. Her halukârda farklılıklara hürmet vardır çünkü." der Dücane CÜNDİOĞLU 'Tanrı'yı Şehre Çağırmalı' başlıklı makalesinde.

***
İstanbul da bu anlamda farklı dil, din ve kültürlerin şehridir.

İstanbul'a dair "son sözü" söylemek tek bir dilin, dinin ya da kültürün hakkı değildir.

İktidarın da...

Şehre malolmuş bir mekânı değiştirmek, toplumsal hafıza oluşturmuş tek bir ağacı kesmek de o şehrin sahiplerinin rızasıyla mümkündür...

İktidar olmanın sağladığı kudret, o şehrin bir tek meczubunu bile hesaba katmama hakkı vermez.

Bu siyaseten de böyledir, ahlâken de...

***
Bir şehre, hatta ülkeye malolmuş bir meydana cami yapmak, yapacağını iddia etmek de caminin ruhuna ters düşer.

Kavga üzerinden yapılacak bir caminin içinde yapılan ibadet, ibadet yapanları huzurlu kılmaz.

Zira cami, inatlaşmanın, düşmanlaşmanın konusu değildir. Düşmanlaşmayı çoğaltacak bir cami yapmak, camiyi düşmanlaşmanın, çatışmanın konusu yapmak İslâm'ın konusu hiç bir zaman olmamıştır.

Aldığı oyların kendine bu hakkı verdiğini sanmak, kendine oy vermeyenleri hesaba katmamak olur ki bu da "çoğunluk diktatörlüğünü" işaret eder.

***
Siyaseti ya da politikayı, alkol kullananların, "sarhoş"ların ya da "ayyaş"ların" itibarsızlaştırılması üzerinden oluşturmak İslâmi bir terbiyenin konusu olmasa gerektir.

Alkolün kötülüğü ya da zararları üzerinden bir politika üretmek yerine, alkolü kullananların kötülüğü üzerinden politika üretmek, meydanlarda iktidarı eleştirmek için toplananların sayısını artırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
İslâm, "sarhoş"ları ya da "ayyaş"ları tövbe kapısından içeri almaya niyetliyken, onları aşağılamak sadece onların sarhoşluklarını ve ayyaşlıklarını artırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.

***
Yavuz Sultan Selim bir Osmanlı Padişahı. Şah İsmail de Safevi devletinin hükümdarı.

İkisi de Türk...

Birbiriyle savaşan iki Türk hakan.

Türkiye Alevileri, iki hakan arasında çıkan savaşta Yavuz Sultan Selim'in Alevileri katlettiğine inanıyor ve bu nedenle de Yavuz Sultan Selim'e karşı mesafeli duruş sergiliyorlar..

Haklılar ya da değiller. Bunu tartışma konusu bile yapmıyorum.

Hal böyleyken İstanbul Boğazı'na yapılacak üçüncü köprüye Aleviler'in bu hassasiyetlerini hesaba katmadan Yavuz Selim adını verilmek Alevileri incitmiştir.

Milyonlarca Alevi'nin, köprünün adına gösterdikleri itirazı anlamak gerekirken, verilen isimde ısrar etmek, Alevileri hesaba katmamak olur ki Aleviler de böyle hissetmektedir zaten.

***
İktidarların sadece kendilerine oy verenleri kucaklaması ilkel, kabileci ya da kavmiyetçi bir duruşu ima eder.

Türkiye'nin meydanlarını dolduranlar, aslında hesaba katılmamanın hıncıyla dolu olanlardır.

İhmal edilmenin, kenara itilmenin, sahip olduklarının ellerinden alınmasının ve "çapulcu"laştırılmanın isyanıdır bu.

Şehirlerin meydanlarını dolduranlardan bir "ihanet içinde olma" hikayesi çıkarmak yakıp yıkıcılığı artıracaktır.

Devletin kendi vatandaşlarının bir kısmını "iç düşman" ilan etmesi, ulus devlet refleksidir.

Sokaklara inmiş on binleri, yüz binleri ajan provokatör ilan etmek, kendine karşı olan herkesi aşağılamak ya da ihanet içinde görmek bir kendini beğenmişlik, bir kendine tapınma halidir. Bir narsizmdir...

***
İnsanların yaşadıkları şehre sahip çıkmaları, "şehirliliğin" bir gereğidir.

Ve ahlâkidir.

Ama o şehri korumak adına yıkmak, yağmalamak da bir o kadar ahlâksızlıktır.
Hoşnutsuzluğumuzu, itirazlarımızı belirtmedeki tavrımızın "evrensel" ahlâktan beslenmesi icabeder.

Ve karşı koyuş hikâyesi, içinde zekâyı barındırmalı. Zekâyı ve ahlâkı dışarıda tutan itirazlar, sahiplerini vandallaştırır.

Çıkışta masum olan hareket, kişiye ve kamuya zarar vermeye başladığında tüm masumiyetini yitirir ve patolojik bir hal alır.

Patolojik durum da "bünyeyi bozar."

Sakatlar...

Ya da öldürür...


(Bu yazı 10 ay önce Yeşilırmak Gazetesi'nde yayınlanmıştır.)

http://www.yesilirmakgazetesi.com/yazi-detay/456/sehrin-gercek-sahipleri.html 



3024 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

ALEVİ SEMAHIYLA SAHURA KALKMAK - 20/05/2018
alevi semahıyla
ESENÇAY'DA RAMAZAN - 20/05/2018
Esençay
BİR MİRAC’A DAHA İHTİYAÇ VAR - 14/04/2018
BİR MİRAC’A DAHA İHTİYAÇ VAR
MUHTAÇ ZAYIF KİŞİLİKSİZ DUYGUSUZ VE ŞIMARIK - 13/03/2018
muhtaç... zayıf... etkisiz...
ZAHİRİ DİNDARLIK - 01/03/2018
zahiri dindarlık
KİM KAHREDECEK AMERİKA'YI - 15/01/2018
Kim kahredecek Amerika'yı
YENİ YIL HUZUR GETİRİR Mİ - 01/01/2018
Yeni yıl
İNSANLIĞI ÇOCUKLAR KURTARACAK - 26/12/2017
Dünyayı çocuklar kurtaracak
GOOGLE FACEBOOK KULLANMAYIN - 19/12/2017
Kudüs
 Devamı
Hava Durumu
Saat